İstanbul Kırmızısı

3 Mart'ta vizyona giren film İstanbul Kırmızısı'nı büyük bir merakla bekliyordum ve bu nedenle hemen izledim. Ferzan Özpetek'in yazdığı aynı isimli kitaptan "serbest" uyarlanan İstanbul Kırmızısı isimli film oyuncuları Halit Ergenç, Tuba Büyüküstün, Mehmet Günsür ve Nejat işler dolayısıyla herkes tarafından da büyük merakla izlenecek eminim.

Ve fakat filmden bir şey anlayan çıkarsa beri gelsin diyeceğim :/ Evet, kitabı okumadım, zaten büyük bir kesim de okumadan gidecek. Zaten Ferzan Özpetek de filmin kitaptan çok çok farklı olduğunu açıklamış ve sonunda da serbest uyarlama tanımı kullanılmış. Tüm bu sunduğum sebepler sonrasında belki kitabı okusam anlardım diyeceğim ama filmden bir sürü konu benim için havada kaldı.

Oyuncular güzel, ortam güzel, oyun kaliteli ama ... Olay ne? Nejat İşler'in canlandırdığı Deniz karakteri bir kitap yazar ve kitabın editörlüğünü yapan Orhan Londra'dan İstanbul'a gelir. Deniz kitaptaki karakterleri bir bir Orhan'la tanıştırmak istemektedir çünkü her biri arkadaşlarıdır aslında. Fakat Orhan'ın geldiği günün gecesinde Deniz ortadan kaybolur ve Orhan Deniz'in ailesi ve arkadaşlarıyla, apar topar terk ettiği İstanbul'da kalakalır.  

Deniz'in izinden giderken kendi kendisiyle bir yüzleşme yaşayan Orhan'a ne kadar kanalize olmaya çalışsam da Neval'le ya da Yusuf'la yaşananlar hikayede oturtamadığım karakterler olarak kaldılar. Uzun süren ve kimi zaman komik kaçan bakışmalar, flörtleşmeler çoğu zaman gereksiz sahnelerdi. Hele evin çalışanın evi yıkılan akrabalarına yemek götürdükleri ve onları otogara bıraktıkları bir sahne vardı ki toptan çıkarsanız aramazsınız inanın. 

Sözün kısası diyeceğim o ki; kaliteli Türk filmlerine destek verelim diyoruz da, bu filmi bizim halkın ne seveceğini, ne de sıkılmadan izleyeceğini sanmıyorum.

Ha buna rağmen izleyecek olanlara keyifli seyirler, yorumlarınızı bekliyorum ;)