Çöl Kraliçesi - Queen of The Desert

1868 yılında dünyaya gelen şanslı bir çocuktu Gertrude çünkü ailesi İngiltere'nin önde gelen ailelerinden biriydi. Birçok insanın hayalinde olan bir dünyaya olmuş olsa da orası ona yetmedi. Ondan bilgiçlik taslamaması, erkeklerle düzgün sohbetler etmesi, kendisine yakışır bir koca bulup evlenmesi ve evinin kadını olması isteniyordu ama Gertrude bunların hiçbirini istemedi.

İlk ve orta öğreniminin ardından Oxford Üniversitesi'nde tarih okuyan ve okuldan birincilikle mezun olan ilk kadın olan Gertrude'un içinde araştırmak, öğrenmek, görmek ve bulmak için bitmek bilmez bir ateş yanıp duruyordu ve ısrarları sonuç verdi. Ortadoğu hep ilgisini çekmişti ve orada görev yapan akrabalarının yanına giderek tüm isteklerini tatmin etmenin çözümünü bulmuş oldu. Bu bölgede yaptığı birçok araştırma sırasında aradığı aşka da kavuştu ancak hayatlarını birleştirme şansları hiçbir zaman olmadı.

Yaşadığı dönemdeki kadınlarla karşılaştırıldığında eminim ki diğer kadınlardan birçok anlamsız damga yemiştir Gertrude çünkü olağanın dışına çıkıp, içinden geleni yapabilmek için elinden geleni yapmış ve hiç pes etmemiş. Peşinden koştuğu hayallerine öylesine güvenmiş ki bölgede "Çölün Kraliçesi" diye anılmaya başlamış. Hiç kimsenin gitmeye cesaret edemediği yerlere gidip oradaki siyasi oluşumları yakından incelemiş ve hatta bu sayede ilerleyen yaşlarında politik bir unvan da edinmiş.

Son günlerde okuduğum Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabında anlatılan ve olmamız gereken kadın tipine öyle güzel bir örnek oluşturuyor ki Gertrude, kendisine hayranlığım çok büyük. Hayatta var olabilmek, gerçekten yaşayabilmek böyle bir şey. Dilerim her birimiz onun kadar cesur, girişken ve öz güvenli olabiliriz. Keyifli seyirler.