Danimarkalı Kız - The Danish Girl

Filmi izleyene dek bu kadar çarpıcı bir hikayeyle karşılaşabileceğimi bilmesem de siz bilin istedim. En iyi erkek oyuncu kategorisinde aday gösterilen Eddie Redmayne'in canlandırdığı Einar Wegener ve Lili Elbe bu yıl da Oscar heykelciğini kaldırır gibi görünüyor. Bu durumda Leonardo Di Caprio'ya bu yıl da heykelciğe el sallamak düşebilir. Peki neden bu kadar iddialı konuşuyorum?

Hikayemiz evli ressam çift Einar ve Gerda'nın keyifli hayatlarına dahil olmamızla başlıyor. Einar manzara resimleri yaparken Gerda daha çok portrelerle ilgileniyor. Hayatları bir ritm almış devam ederken bebek yapmaya da çalışıyorlar fakat Einar'da daha küçük bir çocukken hissettiği ve hep içinde kalan bir duygu var. Her ne kadar evli olsa da, bir erkek gibi davransa da içinde saklı tuttuğu Lili bir gün tamamen ortaya çıkıyor.

Gerda ile bir resim için başlayan şaka beklenmedik bir şekilde gerçeğe dönüşüyor ve Einar artık Lili olmak istediğini birçok kere dile getirmeye başlıyor. Gerda'nın, Lili'nin portrelerini yapmaya başlaması ve çok beğenilmesiyle birlikte de bu şaka elle tutulur bir gerçeğe dönüşüyor. 1920'ler için akıl almaz bir gelişme olan bu durum birbirini çok seven bu çifti ayırmaya yetmiyor. 

Gidilen onlarca doktor, konulan inanılmaz teşhisler ve yapılan akıl almaz tedaviler bunun bir hastalık olmadığını bir nevi açığa çıkarsa da Einar/Lili "ben deli miyim?" diye düşünmeden edemiyor elbette. Son bir kez şanslarını denemeye karar vererek gittikleri doktor Lili gerçekten anlıyor ve gerekli ameliyatları yapabileceğini söylüyor. Yıllarca içten içe bu anı bekleyen Lili ise kendisini doktorun ellerine bırakıyor.

Danimarkalı Kız'ın David Ebershoff'un aynı isimli kitabından uyarlanmış olması bir yana, Lili Elbe ve Gerda Wegener'in gerçek yaşamlarını anlatıyor oluşu beni derinden etkiledi. Öyle ki filmde de göreceğiniz Lili Elbe'nin tuttuğu günlüklerden hazırlanan biyografi dünyada bir çığır açarak "Bir adamın İçindeki Kadın" ismiyle 1933'te yayımlanmış. Yıllar öncesinde içinde barındırabildiği özgür ruhu belki de bugün benzer hisleri duyan insanların cesur olabilmelerinin yolunu açtı. Lili'nin bu cesur suruşunun yanında Gerda'nın olanlara rağmen onun yanında duruşu ise bir başka ayakta alkışlanacak davranıştı. Bu iki büyük kadını mutlaka izleyin ve her adımımızda "o, bu, şu ne der?" korkumuzun ne kadar yersiz olduğunu anlayın. Keyifli seyirler...