Bir 10 Kasım'da daha saat 9'u 5 geçti. Bir 10 Kasım'da daha bütün sevgimle, bütün özlemimle ve bütün hayranlığımla saygı duruşunda durdum. Anıtkabir'den evime dek gelen siren seslerini duyabilmek için sonuna kadar açtım yine camlarımı. Ve yeniden "İyi ki..." lerimi sıraladım.
Bu sene diğer senelerden farklı olarak düşündüğüm bir şey oldu. Farkındalıklarımın değişmesiyle olaylara farklı bir açıdan bakabilmeyi öğrendim ve bu kez durup düşündüm.
Mustafa Kemal Atatürk, Mustafa olarak geldiği bu dünyaya tarih sahnesinden silinmek istenen, mahvolmuş bir millet içinde doğdu. Her yer, her şey sefillik içindeyken bu durumu düzeltmesi gerektiğini biliyordu ve canla başla bu amaç uğrunda yaşadı hayatını. Bizlere de her seferinde başımıza gelecekler hakkında öğütler vererek yaşadı. "Dikkat edin!" dedi. Unutacağımızı bildiğinden tekrar tekrar söyledi bu uyarılarını. Ve biz buna rağmen unuttuk.
Şimdi düşünüyorum da bu kadar erken gitmesinin de bir amacı olmalı. Bizi o kadar derinden sarmalıydı ki bu erken ayrılış söylediklerine, amaçlarına ondan daha sıkı sarılmalıydık. Yapmadık. Şimdi artık Atatürk'ün bizi uyardığı her şeyi bir bir yaşıyor, görüyor ve yaşayarak öğreniyoruz. Her 10 Kasım'da, her 29 Ekim'de, her 30 Ağustos'ta, her 19 Mayıs'ta, her 23 Nisan'da bize bunlardan nasıl kurtulabileceğimizi de anlatıyor. Biz hala izliyoruz. Dilerim Atatürk'ün harekete geçmesini sağlayan güç bir gün bizi de bulur.
Seni ve hedeflerini her yeni doğan çocuğa doğru şekilde öğretebildiğimizde kazanacağız. Saygı, sevgi ve özlemle Atam!...
Ne kadar güzel tercüman oluyorsun hislerimize çok ama çok teşekkürler. Canım arkadaşım iyi ki varsın.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Başarabiliyorsam ne mutlu..
SilBlog takip etkinliğinden dolaşa dolaşa geldim buralara, bende beklerim, sayfamdaki çekilişe de katılmayı unutmayınız :)
YanıtlaSilHoş geldiniz :) Hemen geliyorum bende.
Sil