gap
gap turu
gezi
manastır
Midyat
mor gabriel
seyahat
süryani ortodoks manastırı
tatil
Mor Gabriel Manastırı - Midyat
Mor Gabriel Manastırı'yla Gap Turu gezilerimizin ortalarına gelmiş olduk. Evet, daha yazılacak bir bu kadar daha güzel yer var. Ne kadar sevindirici değil mi? Bence öyle :)
Böyle tarihi bir mekanı yazarken hep yaptığım gibi Manastırın resmi web sitesinden yararlanarak sizlere biraz bilgi vermek istiyorum. Mor Gabriel (Deyrulmuumur) Manastırı'nın, dünyada ayakta duran en eski Süryani Ortodoks Manastırı olduğunu söyleyerek yazımıza başlayalım. Bu cümle bile manastırın değerini ve önemini bizlere göstermeye yetiyor öyle değil mi? Manastır Süryanilerin anayurdu olarak bilinen Turabdin platosu üzerinde konumlanmaktadır.
Manastır, 397 yılında Mor Şmuel ve Mor Şemun tarafından kurulmuştur. Zamanla o kadar ünlenmiştir ki ünü dönemin İstanbul ve Roma'daki imparatorlarının kulağına kadar gitmiştir. 400 - 500 yılları döneminde Roma İmparatorlarınca yapılan çeşitli bağışlarla yapılan bazı önemli yapılar günümüzde halen ayaktadır.
Kilise tarafından 2. Kudüs ilan edilen Mor Gabriel Manastırı, manastırlarıyla ünlü Yunanistan'daki Athos Dağı'nda kurulu herhangi bir manastırdan en az 400 yıl daha eskidir. Dünyanın en eski ve faal Hristiyan manastırlarından biri olma özelliğine sahip olan Mor Gabriel Manastırı aynı zamanda 16 asırdır manastır yaşam tarzı ve geleneğini yaşatabilen ender manastırlardandır.
Manastır, ilk dönemlerinde kurucularının ismi olan Mor Şmuel ve Mor Şemun Manastırı olarak tanınmıştır. "Rahiplerin Meskeni" anlamına gelen ve Süryanice'de "Dayro D'Umro" isminden türetilen Deyr-el-Umur ve bunun da Türkçe'ye uyarlanmasıyla oluşan Deyrulumur ismiyle de bilinmektedir. Kartmin Köyü'ne yakınlığı dolayısıyla Kartmin Manastırı olarak da adı geçer. Ancak, günümüzde kullandığımız Mor Gabriel adı, 7.yüzyılda yaşamış, birçok mucize gerçekleştiren, sade yaşamıyla azizlik mertebesine yükselen, iyi yönetimiyle Manastır'ın gelişmesinde önemli rol oynayan Manastır ve Turabdin metropoliti Mor Gabriel'in adından gelmektedir.
Yukarıdaki ve aşağıdaki resimler Manastır içerisindeki Meryem Ana Kilisesi'ne aittir. İmparator II. Teodosius'un Manastır'a yaptığı bağışlarla yapılan binalardan olduğu sanılıyor. Bu nedenle 5. yüzyılın başına tarihlenen Manastır'ın kadim yapılarından biri sayılıyor.
Buradaki resimler az önce bahsettiğim Azizler Evi (Beth Kadişe) bölümüdür. Bölgedeki anıt mezarların en büyük ve en ilginç mimariye sahip olanıdır. Değişik dönemlerde vefat etmiş azizler buradaki 15 adet nişin içerisine konumlandırılmış olan mezarlara gömülmüştür. Tam sayıyı hatırlayamıyorum fakat bu nişler içerisinde yüzlerce aziz yatıyormuş.
Manastır'ın Ana Kilise olarak adlandırılan bölümündeki ayin bölümüne hayran olmamak elde değil. İç kısma girmemiz yasak olduğundan tavanı çekemesem de gözlerimle gördüğüme memnunum. Tarihten günümüze yağmalardan kalan ihtişamın tek göstergesi maalesef bu bölümmüş.
Üst-sağ resimde gördüğünüz kubbe ise karşılaştığınız an sizi etkiliyor. Manastırı ziyaret eden I. Justinian'ın eşi Kraliçe Theodora'nın katkı ve bağışlarıyla inşa edildiği söyleniyor. Yapımında taş ve tuğlanın kullanıldığı Theodora Kubbesi'nin tavanında bulunan ışıklığın da etkisiyle iç harmonisi insanı büyülüyor.
Burada ise kibrit çöplerine benzer tahta parçalarıyla manastırın bire bir maketi yapılmış ve yapımı yıllar sürmüş. Yine Manastır içerisinde sergileniyor.
Böyle tarihi bir mekanı yazarken hep yaptığım gibi Manastırın resmi web sitesinden yararlanarak sizlere biraz bilgi vermek istiyorum. Mor Gabriel (Deyrulmuumur) Manastırı'nın, dünyada ayakta duran en eski Süryani Ortodoks Manastırı olduğunu söyleyerek yazımıza başlayalım. Bu cümle bile manastırın değerini ve önemini bizlere göstermeye yetiyor öyle değil mi? Manastır Süryanilerin anayurdu olarak bilinen Turabdin platosu üzerinde konumlanmaktadır.
Manastır, 397 yılında Mor Şmuel ve Mor Şemun tarafından kurulmuştur. Zamanla o kadar ünlenmiştir ki ünü dönemin İstanbul ve Roma'daki imparatorlarının kulağına kadar gitmiştir. 400 - 500 yılları döneminde Roma İmparatorlarınca yapılan çeşitli bağışlarla yapılan bazı önemli yapılar günümüzde halen ayaktadır.
Kilise tarafından 2. Kudüs ilan edilen Mor Gabriel Manastırı, manastırlarıyla ünlü Yunanistan'daki Athos Dağı'nda kurulu herhangi bir manastırdan en az 400 yıl daha eskidir. Dünyanın en eski ve faal Hristiyan manastırlarından biri olma özelliğine sahip olan Mor Gabriel Manastırı aynı zamanda 16 asırdır manastır yaşam tarzı ve geleneğini yaşatabilen ender manastırlardandır.
Manastır, ilk dönemlerinde kurucularının ismi olan Mor Şmuel ve Mor Şemun Manastırı olarak tanınmıştır. "Rahiplerin Meskeni" anlamına gelen ve Süryanice'de "Dayro D'Umro" isminden türetilen Deyr-el-Umur ve bunun da Türkçe'ye uyarlanmasıyla oluşan Deyrulumur ismiyle de bilinmektedir. Kartmin Köyü'ne yakınlığı dolayısıyla Kartmin Manastırı olarak da adı geçer. Ancak, günümüzde kullandığımız Mor Gabriel adı, 7.yüzyılda yaşamış, birçok mucize gerçekleştiren, sade yaşamıyla azizlik mertebesine yükselen, iyi yönetimiyle Manastır'ın gelişmesinde önemli rol oynayan Manastır ve Turabdin metropoliti Mor Gabriel'in adından gelmektedir.
Yukarıdaki ve aşağıdaki resimler Manastır içerisindeki Meryem Ana Kilisesi'ne aittir. İmparator II. Teodosius'un Manastır'a yaptığı bağışlarla yapılan binalardan olduğu sanılıyor. Bu nedenle 5. yüzyılın başına tarihlenen Manastır'ın kadim yapılarından biri sayılıyor.
Meryem Ana Kilisesi içerisinde Manastır'ın tarihini, günümüzdeki ve geçmişteki önemini ve bunlara benzer çeşitli bilgileri Manastır'ın rehberinden öğrendik. Sizler de ziyaret saatleri içerisinde çeşitli kurallara uymak suretiyle bu güzel ve tarih kokan Manastır'ı gezebilir ve tarihe tanıklık edebilirsiniz.
Midyat içerisinde gördüğümüz taş süslemeleri tabii ki burada da karşımıza çıktı. Bütün süslemeler o kadar zarif ve güzeldi ki ayrı ayrı incelenmeyi hak ediyorlardı.
Yukarıda gördüğünüz resimde Mor Gabriel'in mezarı bulunmaktadır. Burası Manastır'ın Azizler Evi olarak adlandırılan bölümündedir. Mor Gabriel kendisinin isteği üzerine buraya defnedilmiştir. Gördüğünüz çukurda ise toprak bulunmaktadır. Süryaniler bu toprağın onlara şifa verdiğine inanmaktadırlar.Buradaki resimler az önce bahsettiğim Azizler Evi (Beth Kadişe) bölümüdür. Bölgedeki anıt mezarların en büyük ve en ilginç mimariye sahip olanıdır. Değişik dönemlerde vefat etmiş azizler buradaki 15 adet nişin içerisine konumlandırılmış olan mezarlara gömülmüştür. Tam sayıyı hatırlayamıyorum fakat bu nişler içerisinde yüzlerce aziz yatıyormuş.
Burada tarih bilgisine biraz ara verip sizlere kısa bir bilgi vermek istiyorum. Mor, mor deyip duruyorsun nedir bu diyenler vardır mutlaka. Mor Süryanice'de "büyüğüm" anlamına geldiğinden, saygı ve hürmet sıfatı olarak özellikle azizlerin isimlerinin önünde kullanılmaktaymış. Ben de ilk duyduğumda neden mor rengi seçmişler ki diye düşünmüştüm fakat diğer azizlerin isimlerinin önünde de Mor olunca var bunda bir iş demiştim. Meğer saygılarını belirtmek amacıyla kullanıyorlarmış bu kelimeyi.
Manastır'ın Ana Kilise olarak adlandırılan bölümündeki ayin bölümüne hayran olmamak elde değil. İç kısma girmemiz yasak olduğundan tavanı çekemesem de gözlerimle gördüğüme memnunum. Tarihten günümüze yağmalardan kalan ihtişamın tek göstergesi maalesef bu bölümmüş.
Üst-sağ resimde gördüğünüz kubbe ise karşılaştığınız an sizi etkiliyor. Manastırı ziyaret eden I. Justinian'ın eşi Kraliçe Theodora'nın katkı ve bağışlarıyla inşa edildiği söyleniyor. Yapımında taş ve tuğlanın kullanıldığı Theodora Kubbesi'nin tavanında bulunan ışıklığın da etkisiyle iç harmonisi insanı büyülüyor.
Burada ise kibrit çöplerine benzer tahta parçalarıyla manastırın bire bir maketi yapılmış ve yapımı yıllar sürmüş. Yine Manastır içerisinde sergileniyor.
Manastır'dan, Süryaniler'den bahsetmişken bu şaraptan bahsetmek olmazdı. Manastır gezimizin hemen ardından bu bölgede yetişen bağlardan üretilen Shiluh Süryani Şarabı'nın tadımına gittik. Tadım esnasında maalesef resim çekmemişim. Neden acaba?? Hatırladığım kadarıyla 4 farklı şarapları var ve içlerinden adını tek hatırladığım "Manastır" olan. Zaten tadını en beğendiğim de o ;) Tadım ardından çok uygun fiyatlara beğendiğiniz şarabın şişesini de alabiliyorsunuz. Benden tavsiye; eğer gerçekten beğendiğiniz olursa oradan alın çünkü evinize döndüğünüzde karşılaşacağınız fiyat etiketleri gözlerinizi yuvalarından oynatabilir. Yine burada da Shiluh'un ne demek olduğundan bahsetmek gerekirse; Süryanice'de "barış" demek olduğunu söyleyebilirim. Daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Tüm bu bilgi bombardımanı ardından söylemek istediklerim de var tabii. Kendimi Manastır içerisinde gezerken Dan Brown'ın kitabından uyarlanan "The Da Vinci Code" da bir sahne çekiliyormuş gibi hissettiğim doğrudur :) Süryaniler de filmde geçen topluluk gibi soy ağaçlarını takip etmektelermiş. Asil kan onlarda da var yani. Resim çekmemiz kesinlikle yasaktı ancak ayine giden Manastır sakinlerini görmek, onların seslerini duymak heyecan vericiydi. Ayrıca karşılaştığım tüm Süryaniler'in inanılmaz kibar, saygılı, temiz giyimli olduklarını söylemek de boynumun borcu çünkü bu tavırları beni kendilerine hayran bıraktı. Bu bölgeye giderseniz mutlaka gitmeniz gereken bir durak yeri. Güzel geziler dilerim :)
Gap Turu kapsamında gezdiğim diğer yerler için buradan lütfen.
Konuyla İlgili Düşüncenizi Yorum Bölümünde Paylaşabilirsiniz