botanik bahçesi
deve
feluka
gezi
Mısır
nil nehri
nubia
seyahat
tatil
timsah
yerli köyü
Mısır'da Feluka - Tekne - Deve Hepsine Bindik Gezdik
Bugün de Nil Nehri üzerinde 'feluka'larla seyahat edeceğiz ve Nil'in ortasında bir adada konumlanmış botanik bahçesini ziyaret edeceğiz. Feluka, bildiğimiz yelkenlilere benziyor, sadece biraz tasarım farkı var. Hepsi bir arada, Nil üzerinde, sakin sakin salınırken muhteşem bir görüntü oluşturuyorlar o ayrı :)
Minicik felukanın içerisinde alışveriş çılgınlığı ;)
Yerel ürünler
Çölün ortasında cennet misali bir geziydi bu. Biraz bahçeyi gezdik, biraz soluklandık bu güzel manzaraya karşı ve biraz da Mısırlıların fotoğraflarını çektik.
Bu acayip taşıtla bile yanımıza kadar gelip bir şeyler satmaya çalıştılar bize.
Bu müzik aletinden hepimiz aldık. Kemençeyi andırıyor biraz.
Bu güzel manzaradan zor kopsak da gideceğimiz yer çok ilgimizi çektiği için rehberimiz bizi toparlamakta fazla sıkıntı çekmedi. Adı Nubia olan bir yerli köyüne gidiyorduk. Burası da Nil Nehri içerisinde bir adadaydı ve bu yerliler neredeyse eskiden nasılsa bugün de öyle yaşıyorlardı. Adaya vardığımızda maalesef hava kararmıştı. Karanlıkta deveye binmek hepimizi biraz ürkütse de taa Mısır'a gitmişiz 'binmeden dönmek olmaz' diyerek hepimiz bindik.
Burada da devem çöküyor. Bunu neden koydun ki derseniz, açıklayayım. Grupta, deveden en rahat şekilde inebilenlerden biriydim. Çünkü deveyle senkronize bir şekilde hareket etmeniz gerekiyormuş bir kaza yaşanmaması için. O çökerken siz de ağırlığınızı arkaya veriyorsunuz ki üzerinden uçmayın ;) Sevgili kardeşimin de develerle çok samimi görüntüleri var ama onu afişe etmek istemiyorum. Hayvanlardan çok ürktüğü için hep onu buluyor böyle şeyler maalesef :)) Nasıl bineceğinizi, nasıl ineceğinizi size anlatıyorlar merak etmeyin. Unutulmayacak deve seyahati arkasından köyümüze doğru yürüyüşe başladık.
Bu cici timsahlar köydeki her evde bulunuyormuş. Yerliler, yavruyken bunları barajın diğer tarafından toplayıp büyütüp ya yine o tarafa atıyorlarmış ya da malum çanta, cüzdan vs olsunlar diye satıyorlarmış derilerini. Bir nevi geçim kaynağı diyebiliriz. Hepsi kanlı canlı böyle beton bir havuzun içinde duruyorlarken, sevgili rehberimiz hepsini bir bir çıkardı. Eh tabii bütün bayanlar çığlık çığlığa, korktuk hepimiz. Ama sonucu aşağıda görüyorsunuz. Elden ele dolaştı yavrucaklar. Komedi malzemesi oldular. Zavallıcığı elinde tutan babam, aileyi temsilen aldı eline çünkü ailenin hatunları yanaşmadı bu göreve. Çok belgesel izlemekten herhalde ;)
Bendeniz naneli çay eşliğinde yapılan Hint Kınası etkinliğine dahil oldum :) Çok eğlenceliydi çünkü hala önümde timsahlarla oynayan tur arkadaşlarım vardı.
Evin tabanı gördüğünüz gibi toprak. Neredeyse tüm odalar birbirinin aynı. Çok da merak edilecek bir durum söz konusu değil. Farklılığıyla ilginizi cezbedebilir sadece.
Bu güzellik de evin miniği.
Evi gezdik, timsahlarla oynadık sıra tabii ki alışverişe geldi ve köyde ne gördük biliyor musunuz? Carrefour :)
İçerisinde artık ülkemizde de her yerde satılan hediyelikler vardı ama en çekici yeri maskların bulunduğu bu duvardı. Haliyle aldık birkaç tane. En çok zamanı bu minnacık dükkanın içinde geçirdik ve tekneyle geri dönüş yoluna koyulduk. Dönüş yolculuğumuz da biraz maceralı geçti. Teknemizin motoru bozuldu ve akıntıyla sürüklenmeye başladık. Etrafta başka bir tekne de yoktu bir süre. En sonunda minik bir adacığa kadar sürüklendik ve karaya oturduk bir tekne geçsin diye beklemeye başladık. Sonunda kurtarıcımız gelip bizi kurtardı da Nil ortasında sabahlamaktan kurtulduk :)
Konuyla İlgili Düşüncenizi Yorum Bölümünde Paylaşabilirsiniz