Buz gibi bir Ankara gününden sıcacık evime geldim. Dün de söz verdiğim gibi bugün kendini bana hayran bırakan Mısır'a devam ediyoruz. Muhteşem Nil üzerindeki gemi seyahatine devam ediyoruz tabii ki. Gemimiz zaman zaman karaya yanaşıyor, yanaştığı zaman rehberimiz kimi bulup toplayabildiyse onlarla koşa koşa en yakın tapınağa götürüp gezdiriyor bizleri. Anlayacağınız odanıza kapanmayın gemide. Ya terasta Nil'i ve etrafını seyrediyor olun ya da dükkanlarda zaman öldürün. Oralarda bulurlar sizi.
Böyle koşar adım 1-2 tapınak gezdik. Gemimiz Esna'da havuza girdi ve barajdan geçtik. Ertesi sabah da Edfu için karaya yanaştık. İndiğimizde hepimizi fena durumda faytonlar bekliyordu. Fena dediysem hakikaten yani giderken parçalanır mı acaba diye bayağı bir ürktük ama neyse ki sağ salim gidip geldik. Gidip geldik diyorum çünkü herkes gittiği faytonla dönmek zorundaydı faytoncumuzun yüzünü ezberlememiz gerekiyordu o yüzden. Lakin ezberleyebildiniz mi derseniz öyle sanıyorduk ama olmamış. Faytoncu kendisi bizi buldu biz aval aval faytonculara bakarken :)
Acaba düşer miyiz endişesiyle ilerlerken işte bu tabelayı görünce dünyalar bizim oldu. Bu tabela geldik demekti. Bu tabela bu korkulu yolculuğun biteceği demekti ve şükür ki bitti. Onlarca faytonun bulunduğu bir alanda bizleri indirdiler. Grubumuz tamamlanınca hep birlikte Edfu Tapınağı'na doğru yürümeye başladık. Uzun bir hediyelik eşyaların satıldığı koridoru geçtikten sonra Mısır'daki her tapınak gibi Edfu'da bize uzaklardan göz kırpmaya başladı ve sonunda tapınağın önündeydik.
Beni en çok etkileyen tapınaklardan birinin Edfu olduğunu söylemeliyim. Çünkü içerisindeki hiyeroglifler öylesine iyi korunmuş ki şaşırıp kalıyorsunuz. Duvarlarında Mısır halkının öğrenmesi için bir tohumun nasıl ekilmesi, nasıl sulanması, büyüdüğünde nasıl bakılması gerekiyor kısacası tarımla ilgili aklınıza hangi soru geliyorsa her biri resimler ve hiyerogliflerle detaylı bir şekilde anlatılmış. Zaten tapınakların her biri bir amaç için yapılırmış. Bu da ziraat için yapılmış olan.
Maalesef resimlerde de gördüğünüz gibi birçok hiyeroglif ya da resimler tahrip edilmiş ya da kalıp halinde çalınarak başka ülkelere götürülmüş.
Bu gördükleriniz de gördüğüm an 'Hadi canım! Yok artık!' dediğim manzara. Bu duvarlardan bir sürü var bu tapınakta ve tanrı bilir neler anlatıyor. Bir zamanlar arkeolog olma hayalim vardı. Bunları görünce o hayal depreşmedi değil. İnanılmaz bir kültür ve tarih şark edildi hepimizin damarlarına o gün. Biraz da o tarihten bahsedeyim. Tapınağın yapımı 180 yıl sürmüş. Mitolojiye göre Baş tanrı Ra Horus'a bölgede düşmanlarının olduğunu söylemiş ve ondan intikam almasını istemiş. Horus da bugünkü Edfu mevkiinde kanatlarını çırparak bu düşmanları aramaya başlamış ve hemen öldürmüş. Ra, Horus'u yüceltmek için onun adına bu mevkide bir tapınak yapılmasını emretmiş. Bu Ra'nın Horus'a bir hediyesi olarak kabul edilmiş.
Tapınağın içine girilip incelendiğinde sütunların alt kısımlarında boş kartuşlar görülüyor. Bu da tapınağın bitmediği anlamına geliyormuş. Yine de Horus Edfu tapınağı eksiksiz denilebilecek tapınaklar içinde gösteriliyormuş. Horus Edfu tapınağı Mısır gelenek ve göreneklerinin en iyi işlendiği tapınakların başında geliyormuş.
Onun heyecanıyla gemimize döndük ve Nil'de seyahatimize devam ettik. Bir kaç tane de o manzaralardan kare eklemek istiyorum. A bu arada Mısır'da nerede girerim ki deyip yanınıza mayo almamazlık etmeyin çünkü hem kaldığımız otelde hem de gemimizde en azından serinlemek için havuzlarımız vardı. Biz almadığımıza çok pişman olduk. Mısır güneşinde bronzlaşmak gibisi var mı? ;)
Konuyla İlgili Düşüncenizi Yorum Bölümünde Paylaşabilirsiniz