Seyahatnamelere Mısır'dan başlamak istiyorum. Tahmin edersiniz ki tüm tarihin, dinlerin başlangıç noktası olan Mısır'ı kısaca anlatmak olmaz. Bu yüzden bir yazı dizisi edasında 8 gün süren ama bir ömürlük turumuzdan anılarımı sizlerle paylaşacağım.
Mısır Hava Yolları ile başladık yolculuğa. Bu hava yoluyla uçmak bile çok farklı inanın. Uçak havaya kalkınca hoparlörlerden dua okunduğunu duyuyorsunuz. Allah'a emanet bir yolculuk anlayacağınız. Dua seslerini duyunca insan tedirgin olmuyor değil. Hani sanki bir sorun var da dua edelim Allah bizi kurtarsın gibi bir fikir oluşuyor insanın aklında. Uçak sağ salim yere indiğinde havadayken nasıl sıkıntı çektiğinizi, nasıl kasıldığınızı kaslar kendini bırakıverince hemen anlıyorsunuz.
Tatillerde hep kardeşimle kalırız otel odalarında bu adet bozulmuyor tabii. Yalnız otel sanki bir tatil köyü havasında. Kahire'de çölün ortasında otel odamızı aramaya çıktığımızda kendimizi önce Antalya sahillerindeki tatil köylerinden birinde zannettik. Çölün ortasında öyle bir yeşillik karşıladı ki bizi, her yer sarıyken birden yeşil görmek ani bir şok dalgasına neden oldu. Sonra da odaların oda değil de küçük çaplı birer müstakil ev olduğunu görünce şok (nasıl oluyorsa) bir üst mertebeye yükseldi. Kapılara geldiğimizde hiç bir yanlışlık ya da eksik olmadan bavullarımız bizi bekliyorlardı. Her şey bu kadar iyi olduğundan da Movenpick Resort Pyramids'e ta buralardan canı gönülden teşekkürlerimi gönderiyorum. Gece o güzel bungalovlarda uyuyup dinlenip sabahleyin de mükellef bir kahvaltının ardından grubumuzla birlikte İskenderiye'ye doğru yola çıktık.
Otobüsümüzle ilerlerken yol kenarında sık sık yukarıdaki görüntüyle karşılaşmaya başladık. Rehberimiz (Lokman Çolpantekin) bizlerdeki "ne ki bunlar?" fısıltılarını duymuş olacak ki otobüsü kenara çektirdi ve inip Mısır'da yetişen bu gerçek, taze hurmalardan bizlere satın aldı. Türkiye'ye gelen o kuru, içi kaçmış hurmaları hiç sevmeyen ben bu ekşimsi muhteşem tadı afiyetle mideme gönderdim.
İskenderiye'ye gelirsek önce Wikipedia'dan alıntı kısa bir tarih bilgisi verelim. MÖ 332 yıylında Büyük İskender tarafından kurulmuş ve dolayısıyla adını kurucusundan aldığını anlamışsınızdır. Yakılmadan önce, dünyanın ve belkide evrenin tüm sırlarını içinde barındırdığı söylenen İskenderiye kütüphanesi, dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye feneri ile tanınıyor. Yakılan o güzelim kütüphanenin yerinde bugün daha modern bir mimariyle yaşatılmak istenmiş ama tabii içerideki bütün bilgiler kül olduktan sonra yenisini yapmışsın neye yarar. Duvarlarında günümüze kadar gelmiş tüm alfabelerin harfleri bulunuyor. Bence 'yeni' İskenderiye Kütüphanesinin barındırdığı en önemli güzellik buydu.
Kütüphanenin etrafında dolaşırken Mısır'lı gençlerin ünlüymüşsünüz gibi gelip sizlerle fotoğraf çektirmek istemeleri çok ilginç bir anektod. Turist olduğu belli olan herkese karşı inanılmaz bir ilgi ve merak var. Siz manzarayla resim çektirmek isterken onlarda gelip sizin resimlerinizde bulunmak istiyorlar.
Taa İskenderiyelere gidip de Osmanlı'nın bir eseri olan Kayet Bay kalesini görmeden olmazdı tabii ki. Hep birlikte kaleye doğru tekrar yola çıktık. Yolda muhteşem bilgi dağarcığını devamlı bizlerle paylaşan rehberimizle bir Mısır turu yapmanızı hepinize tavsiye ediyorum. Mısır'la ilgili beni en şaşırtan bilgilerden biri evlere ödenen vergilerle ilgiliydi. Evinizi yaptınız içine oturdunuz herşey gayet güzel ama evlerden vergi dışını sıvatıp bir de üstüne boyatma gafletinde bulunursanız almaya başlıyorlarmış. Bu yüzden apartmanların, evlerin neredeyse %80 i sadece tuğladan ibaret. Eh etraf sarı, tuğlalarda turuncu dolayısıyla kolay kolay bir renk göremiyorsunuz etrafta. Mısır birçok dini içerisinde barındıran bir ülke olduğundan her tarafta kiliseler ve camiler neredeyse yan yana. Kimsenin inanışı konusunda birbirine karışmadığı ya da birbirini yadırgamadığı düşünülse de insanlarla en yakın olabildiğiniz alışveriş zamanlarında pek de öyle olmadığını görüyorsunuz.
Kayet Bay kalesine otobüsümüzle yaklaşırken, kalenin Osmanlı mimarisinin bir eseri olduğu açıkça belli oluyor. Maalesef kütüphane gibi günümüze ulaşamayan İskenderiye Feneri'nin bulunduğu yere yapılan Kayet Bay kalesi yine İskenderiye Feneri'nin sağlam kalan parçalarını da barındırıyor. Bu kale de diğer eserler gibi bir kez yıkılmış ve sonra tekrar restore edilmiş.Kale nasıldı güzel miydi derseniz pek birşey söyleyemeyeceğim fakat bütün kalelerde olduğu gibi muhteşem bir manzaraya sahipti. Akdeniz'e bir de diğer taraftan bakmak bende garip bir his uyandırdı. "Yani şimdi bu koskocaman suyun diğer yakası Türkiye" diye içimden geçirmedim değil.
Günübirlik gidilen İskenderiye turundan memnun kaldığımı söyleyebilirim. Gitmesem bir şey kaybeder miydim? diye düşünürsem çok fazla bir kaybım olmazdı belki ama bir kere görmek lazım tabii ki. Ama yok bir şey yokmuş ben görmek istemem diyenlerdenseniz sakın ha kendiniz gezerken sokaktan bir şeyler alıp yemeyin bu bir. Çünkü her çeşit parazite maruz kalabilirsiniz. Maalesef Mısır'daki hijyen anlayışıyla bizdeki hijyen anlayışı aynı değil. Eğer rehberiniz size yemek yiyilecek ve gezilecek yerler konusunda çeşitli uyarılarda bulunuyorsa onu can kulağıyla dinlemeli ve sözlerine güvenmelisiniz. Nitekim grubumuzdan 3 kişi bizimle İskenderiye'ye gelmeyi tercih etmeyip günü Kahire'de geçirmek istediler. Olabilir gayet normal fakat o gün ne yedilerse ertesi 2 gün boyunca malum sebepten odalarından çıkamadılar.
Mısır'la ilgili bazı genel bilgiler vermem gerekirse eğer; aman orası çok pis gidilir mi? gezilir mi? hasta olursun, mikrop kaparsın gibi gereksiz laflara kulaklarınızı tıkayın. İnanın Mısır'da kaldığımız otel de yemek yediğimiz yerlerde Avrupa'da götürüldüğümüz yerlerden çok daha lüks ve temizdi. Hepimizin malumu Mısır fakir bir ülke. Mısır devlet yönetimi turistlerin gidebileceği her yere 'Turizm polisleri' koymuş. Nedeni turistlerin halkı rahatsız etmesi değil, halkın turistlere bir rahatsızlık vermesini engellemek. Turistlerinin ülkeye ne kadar büyük bir katkısı olduğunu hayal bile edemiyorum. Turizm polislerince korunan bölgeden dışarı çıkmadıkça sizin için bir tehlike yok. Bizimki gibi meraklı bir grubunuz olursa ve rehbere polislerin korumadığı bölgeyi görmek konusunda çok ısrar ederseniz de karşılaşacaklarınızdan siz meshulsünüz. Bizim grubumuzdan bir genç kızımıza elle sarkıntılık yapıldı mesela. Bir de fakir olduklarından size ve üstünüzdekilere öyle bir bakıyorlar ki kendinizi uzaylı zannedebilirsiniz. Rahatsız edici birşey yani.
Pis olmasından ya da diğer bahanelerden kurtulup o muhteşem tarihi hepinizin görmesini dilerim. Bugün İskenderiye ile bir giriş yaptık. Yavaş yavaş, piramitlerin merakıyla gittiğim ama tapınaklarına hayran kalıp döndüğüm Mısır'ı anlatmaya devam edeceğim. Görüşmek üzere.
Konuyla İlgili Düşüncenizi Yorum Bölümünde Paylaşabilirsiniz